Dayanılır Değildi Dayandık

Hallerin sirayetiyle meşgulüm bu aralar. Halimin sirayeti ve hallerin üzerime gelişi… Boğuluyor gibiyim çoğu zaman, gülüşlerimi katlayarak. Halim bir o kadar kalabalık ve bir o kadar kimsesiz. Yorgunluğun haddi hesabı yok, tezahürü yıpratıyor zamanın. Halimde, halledemediğim binlerce mesele…

Tutmaktan sıkıldım, en çok da insan kalmaya çalışırken, öfkemi bastırmaktan. Ağlamaklı olmaktan, gözyaşlarımı tutmaktan. Yaratıcımı sevdiğimi özgürce söyleyememekten, sırf sözde sevenler bir şeyleri incittiği için. İfade edemediğim her şey, bir sancı olarak kalıyor, kıvranıp duruyorum uzunca zamandır. Biz taşlanan Peygamberin, hüznün Peygamberi’nin ümmetiyiz, biliyorum…

Gibisini koyamadım, dayanılır değildi, dayandık. Sıkılı dişlerimin yumruğum ile harbinden bu kalem tutuş…  Konuştum duymadılar, yazdım duymadılar, feryadım, acım bağrımı deldi geçti de yine suçlandı kimliğinden… Yitip gidiyoruz her gün birer, ikişer, bir zalimin onulmaz hırsıyla. Her dilden ağıtların ülkesi, kalbimin orta yeri…

Koparken bizim küçük dünyamızda kıyametler, ceplerini doldururdu beyler. Emeğimizin, çalışmamızın, hürriyetimizin yeri de değeri de yok lügatlarında. Biz sağız, ölüyüz, ha bir fazlayız, ha bir eksiğiz beyler için, ne fark eder… Bir maden ocağının göçüğünde kalmışız, parmaklığın ardında masumca can vermişiz ne önemi var? Sanıyorlar ki, kendileri gibi maddi şeylerle dinecek içimizin yangını, sanıyorlar ki onlar görmezden gelince bitecek yılların haksızlığı, sanıyorlar ki, sessizliğimiz göz yumduğumuzdan, sanıyorlar ki hayatların kıymeti onların elinde…

Sanmaları gözlerini kör etmeye devam etsin… Her şeyin ayan olduğu, sanmaların dahi bir sahibi var, var elbet hesabın görüleceği bir meydan, aydınlık bir gün… Dünya bize zindan olmuş, olsun. Yaşamak tahayyülden ibaret kalmış, kalsın. Neyse ki diyorum çoğu zaman, insanların vicdanına kalmadık… Ben bile bana kalmadığım için ne kadar huzur buluyorum, anlatamam… İnsanoğlu acımasız, acımasızız.

Milyonlarca yılın, geldiğim dönemine şaşıp kalıyorum. İnsan isterse şeytandan aşağı, esfeli safiline, alçalır diyordu da, şahitlik ediyor olmak içler acısı… Kendimden emin miyim? Asla… Hesaba çekilmeden, hesaba çekiyorum kendimi, yaşlandıkça daha fazla. Bu kadar acının olduğu bir zamanda, en ufak iyiliklerin kurtarıcılığına sığınıyorum. Küçümsenmemeli tebessüm etmek, iki güzel söz söylemek… Samimiyet kurtaracak; samimi bir inanış, samimi sevmeler, samimi içerlenmeler…

Rica ediyorum bırakın artık kötüden yana olmayı, kötüye tarafgir kalmayı, bırakın. Kimlerle yürürseniz, onlarla yolu tamamlar ve tekrar beraber olursunuz. Meyletmek dahi geçmemeli aklımızdan. Güzeli, güzel sevmek şiarımız. Zor ama zorluğu ölçüsünde meyvesi olacaktır, inanın. İnanın ya hu, inanın, bir gün bizim de gülebileceğimize… Bizim olan tüm güzellikler Hak’tadır, Hak’ tandır ve kazanılacaktır, inanın…

Bir cevap yazın