Hak Serisi 3: İnsan Haklarının Amerika Serüveni

Geçen yazımda insan Haklarının ya da kişi özgürlüklerinin İngiltere/Britanya’daki gelişimine ve bu gelişmelere sebep olan olayların iç yüzlerini yüzeysel bir şekilde incelemiştik. Bu yazıda ise insan haklarının günümüze kadar olan gelişimi için büyük önem arz eden coğrafyalardan biri olan Amerika’daki (ABD Merkezli) gelişmeleri incelemeye çalışacağım.

Amerika’daki gelişmeler İngiltere’deki gelişmelerden daha değerlidir ya da bunun tam tersi geçerlidir gibi bir önerme yapmak pek doğru değil. Fakat gönül rahatlığıyla söylenebilir ki Amerika’daki gelişmeler İngiltere’dekilere kıyasla daha evrensel olmuştur. Bu önermenin altına iki sebep yazabiliriz: Kağıtlarda yazanların daha ‘evrensel’ -hitap açısından- olması; Amerika Birleşik Devletleri’nin altında yatan ruh. Bu evrensellik, Amerikan metinlerinin ideolojik açıdan daha ağır basması sebebiyle de açıklanabilir. [1]

Okuyucuya not: Önemli de olsa iç savaş ve bağımsızlık savaşının gidişatı, çay partisi gibi olaylar bu yazının ana konusunu oluşturmadığından dolayı incelenmeyecektir.

ABD’nin Bağımsızlığı ve Altında Yatan Ruh

15. Yüzyılda Amerika’nın keşfiyle birlikte Amerika kıtası hızlı bir kolonileşme sürecine girdi. İspanya, Hollanda, Portekiz, Fransa ve İngiltere halkları başta olmak üzere kıtaya yoğun ve hızlı bir göç yaşandı. Bunun sonucunda doğal olarak bu ülkeler arasında yoğun bir kolonileşme yarışı boy gösterdi. Kuzey kesimdeki kolonileşme daha çok İngiltere ve Fransa rekabeti içerisinde geçiyordu.

Burada üzerinde durulması gereken bir nokta da Kıta Avrupası’ndan hür iradesiyle ya da kaçarak gelip İngiliz Kolonilerine yerleşen insanların çok kalabalık bir nüfus oluşturmasıydı. Bunun sebebi sadece Amerika’nın zenginliği değil, Avrupa’daki baskılardı. Kuzey Amerika’ya göç edenler, Güney’e gelenler gibi altın ve elmas bularak zengin olup ülkelerine dönme hırsıyla değil; dinsel baskılardan, işsizlik ve yoksulluktan kurtulmak, kendilerine özgürce yaşayacakları yepyeni bir ortam oluşturmak amacıyla göç etmişlerdi.[2]

Kıtadaki ilk kolonileşme Virginia bölgesinde olmuştur. Bunun ardından kolonilerin sayısı çoğalarak ABD’nin kurucu eyaletleri olarak da bilinen diğer 12 bölgenin de katılımıyla On Üç Koloni ismini almışlardır.[3]

Yine Amerika için söylenebilecek en önemli şeylerden birisi de toprak sahipleri olmadığından ve kolonilerin göçmenlerden oluşmasından kaynaklı yerleşik bir aristokrasinin bulunmayışıydı. Aristokrasinin bu yokluğu, Amerika’yı bu bağlamda İngiltere ve Fransa’dan ayıran önemli bir unsur olarak görülmelidir. Bu sayede oy hakkı, yönetime katılım, tepeden bir baskı gibi kavramlar o dönemin Amerika’sı için uzak şeyler ya da geniş kitlelerce kabullenilmesi zor şeyler değillerdi. Bu da toplum tabakasına yayılan hak kazanımları ya da hak tanınmaları için kolay bir zemin oluşturmaktaydı.

Bildirilere Giden Yol: “No Taxation Without Representation

İngiltere her geçen dönem Kuzey Amerika’daki hakimiyetini pekiştirmişti. Adı geçen On Üç Koloni de İngiliz kolonisi durumundaydı. Fakat kolonilerin bu bağlılığı 18. Yüzyılın ikinci yarısına kadar sürdü.

İngiltere, Fransa ile girdiği Yedi Yıl Savaşı’nın etkisiyle kendi ana karasındaki vatandaşlarına da olduğu gibi Amerika’daki kolonilere de yeni vergi yükleri bindirmişti. Bu durum İngiltere’de yaşayan İngilizler için de sıkıntı yaratıyordu fakat, önceki yazımda özellikle Magna Carta Libertatum bölümünde bahsi geçtiği üzere bu yeni vergi yükleri söz konusu olunca Amerika’daki koloniler için başka bir sıkıntı daha doğuyordu: “Temsilsiz Vergi Olmaz”.

1765 yılında Britanyalı askerlerin maaş ödemelerini finanse etmek amacı ile İngiltere tarafından Pul Yasası onaylandı. Bu başta avukat, tüccar ve iş adamları olmak üzere Amerika’daki göçmenlerin hoşuna gitmeyen bir durum oldu. Kendilerine Sons of Liberty diyen ve On Üç Koloni içerisinde örgütlenen gizli bir örgüt, Temsilsiz Vergi Olmaz sloganı ile (ki hala da bu slogan ile hatırlanırlar) Pul Yasasına karşı çıkan bir bildiri yayınladılar. 19 Ekim 1765 tarihli bu bildirgenin bir ‘devrim’ yaratma gibi bir amaç taşımadığı ortada olsa da vergilerin meşruluğu söz konusu olunca barındırdığı içerik önemlidir.

Pul Yasası Kongresi Bildirgesi’nin 3, 4, ve 5. Maddeleri önem teşkil eder:

Madde 3 >> Kendilerinin ya da temsilcilerinin rızası olmaksızın hiçbir verginin kona- mayacağı, İngilizlerin şüphe götürmez hakkı ve en önemli özgürlüklerin- den biridir.

Madde 4 >> Bu kolonilerin halkı yerel koşullardan dolayı Büyük Britanyadaki Avam Kamarasında temsil edilemezler.

Madde 5 >> Bu kolonilerdeki halkın tek temsilcileri kendilerince sevilen kişilerdir ve kendilerine ait yasalarca öngörülmedikçe anayasal olarak hiçbir vergi onlardan alınamaz.

Kolonilerin İlk Kongre Bildirisi (14 Ekim 1774)

1773 yılında gerçekleşen Çay Partisi olayının ve taraflar arasında ara ara çıkan çatışmaların ardından 1774 yılında 12 koloninin katılımıyla (Georgia sonraki yıllarda katılacaktı) ilk kıta kongresi toplanmıştır (First Continental Congress). Bu kongrenin sonucunda yayınlanan bildiri özellikle açık bir şekilde Doğal Haklar Teorisini barındırmasıyla hukuki belgeler açısından çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Aynı zamanda bu kongre sırasında, Pensilvanya temsilcisi olan, ABD’nin kurucularından ve Continental Association’ın[4] imzacılarından olan Joseph Galloway tarafından İngiltere ve Koloniler arasında ‘kalıcı bir siyasi birlik’ önerilmiş fakat kongre tarafından bu öneri reddedilmiştir.

Bu bildirinin giriş kısmında, maddeler sayılmadan önce şu ifade kullanılmaktadır ki bu ifadenin özellikle hukuk tarihi açısından çok önemli olduğu kanaatindeyim: “… ki Kuzey Amerikadaki İngiliz kolonilerinin sakinleri, değişmez doğal kanunlar, İngiliz Anayasasının ilkeleri ve çeşitli sözleşme ve anlaşmalarla, aşağıdaki haklara sahiptirler:”.

Serinin ilk yazısı olan İnsan Haklarının Kaynağı adlı yazımda da bahsettiğim gibi insan hakları kavramının temellendirilmesi ve dayandığı kaynak açısından çok önemli bir yeri olan Doğal Haklar Kuramı’na yapılan bu atfın yanında şu maddeler de İnsan Hakları, Kişi Hakları ve Özgürlükleri gibi alanlar için, yazılı bir belgede bu kadar net bir şekilde yer almasıyla önem arz etmektedir.

Madde 1 >> Yaşama, özgür olma ve mülkiyet haklarına sahiptirler ve kendi rızaları olmaksızın bu haklardan hiç biri her hangi bir egemen güce terk edilemez.

Madde 8 >> Barışçıl bir şekilde toplantı yapmak, şikâyetlerini dile getirmek ve krala dilekçe vermek haklarına sahiptirler ve bütün takibatlar, yasaklayıcı bildiriler ve benzeri kararlar yasa dışıdır.

Virginia Haklar Bildirisi (12 Haziran 1776)

Bu bildiri çok yerinde bir tanımla adeta İngiltere’ye karşı isyan başlatan Amerika’daki göçmenlerin/vergi mükelleflerinin bir nevi manifestosu niteliğindedir.[5] Metin genel itibari ile John Locke, kuvvetler ayrılığı yönünden de Montesquieu’nun düşüncelerini yansıtmaktadır.

Madde 1 >> Tüm insanlar doğuştan eşit derecede özgür ve bağımsızdırlar. Doğar doğmaz edindikleri belli bazı hakları vardır; siyasal bir topluluk kurdukları zaman, hiçbir antlaşmayla gelecek nesilleri bu haklardan yoksun bırakamaz, onları bu haklardan vazgeçmeleri için zorlayamazlar; yaşama ve özgürlük haklarıyla, mülk edinme ve sahip olma, mutluluk ve güvenlik arama ve kazanma olanağı da bunların arasındadır.

Görüldüğü üzere bildirge, daha ilk maddesinden safını belli etmekte. Tüm insanların eşit, özgür, bağımsız ve doğuştan haklara sahip olduklarını savunarak Doğal Haklar Kuramına bir atıfta bulunuyor. Aynı zamanda bu hakların devredilemez ve vazgeçilemez nitelikte olduğunu belirterek bu hakların azaltılıp artırılamayacağının da altını çiziyor ve kutsal olan bu hakların bazılarını sayıyor. Maddenin sonunda “… bunların arasındadır” ifadesinden anlamamız gereken ise bu hakların çoğaltılabileceği, sınırlı sayıda sayılamayacağı. Bu da insan haklarının ya da kişi hak ve özgürlüklerinin statik değil dinamik bir yapıda olduğuna dair bir argüman niteliğindedir.

Yine Virginia Bildirisi’nde yöneticilerin halka karşı sorumluluğu (m.2), direnme hakkı (m.3), yargı bağımsızlığı ve kuvvetler ayrılığı (m.5), seçimlerin serbest ortamda gerçekleşmesinin gerekliliği (m.6), adil yargılamaya dair hükümler (m.8), cezaların orantılılığı (m.9), basın özgürlüğü (m.12), askeri otoritenin sivil otoriteye bağlı bulunması gerektiği (m.13), din ve vicdan özgürlüğü (m.16) gibi konular da bildiride yer alarak koruma altına alınmıştır.

Bu bildiri 12 Haziran 1776’da kaleme alınarak yayınlanmıştır. Bildiriden kısa bir süre sonra, 29 Haziran 1776’da ise Virginia Konvansiyonu toplanarak Virginia’nın Britanya İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan etti.

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi (1776)

Büyük Britanya’ya karşı savaş devam ederken yukarda da sık sık ismi geçen On Üç Koloni’nin temsilcileri bir araya gelerek, büyük bölümü Thomas Jefferson tarafından kaleme alınan Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ni onayladılar. Böylece On Üç Koloni, Büyük Britanya’dan bağımsızlığını ilan edip, Amerika Birleşik Devletleri’ni resmen kurdular.[6] Bildiri 2 Temmuz’da onaylanıp, 4 Temmuz’da yayınlandı.[7] Büyük Britanya tarafından ise 3 Eylül 1783 tarihinde Paris Anlaşması ile tanındı.

Bağımsızlık Bildirisi’ne Virginia Haklar Bildirgesi’nin etkisi büyüktür. Virginia Bildirisi’nde de gördüğümüz doğuştan gelen ve devredilemez olan haklar, yaşam hakkı, özgürlük hakkı gibi haklardan bahsedilmenin yanında “mutluluğa erişme hakkı” da bildirinin girişinde yer almıştır. Yine 2. paragrafta yönetimlerin doğası ve nedenleri tanıtılıp, bu yönetimlerin despotlaşması üzerine de insanların bu despotlaşan yönetime karşı bir direnme hakkının bulunduğundan bahsedilmiştir.

Bildiri en başta bir süre ulusların haklarını ve doğasını tanımlar. Sonrasında ise İngiltere Kralı 3. George’un hatalarını, yaptıklarını uzunca saymıştır. Kendilerine karşı yapılan bu haksızlıklara karşı en barışçıl, uzlaşmacı yolları denedikleri de söylendikten sonra Britanya Halkı’na hitap eden fakat evrensel olan bir barış mesajı da verilmiştir:

 “… Çünkü bu zorbalıkların, aramızdaki bağlantıları ve ilişkilerimizi bozması kaçınılmaz bir şeydi. Ama onlar da adaletin ve kan bağımızın feryatlarına kulaklarını tıkadılar. Bunun için artık, onlardan ayrılmamız gerektiği sonu- cuna boyun eğmek ve onları da insanlığın geri kalan kısmı gibi, savaşta düşman, barışta dost kabul etmek zorundayız.”

Amerikan Bağımsızlık Bildirisi, kendisinden kısa bir süre sonra gelecek Fransız Devrimi’nin ardından yayınlanan Fransız İnsan Hakları Bildirgesi için de bir ilham kaynağı olmuştur.[8]

Amerikan Haklar Bildirgesi (15 Aralık 1791)

1787 tarihli Amerikan Anayasasının kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili bir hüküm öngörmemesi üzerine 1791 yılında yayınlanan bu bildiri Amerikan Anayasasının bir parçası haline gelmiştir. 10 madde halinde yayınlanan bildiri, kişisel hak ve özgürlükler açısından hükümler barındırmaktadır.

1. Madde ile birlikte dini özgürlükleri, ifade ve basın özgürlüğünü, toplanma hakkını ve kurumlara şikâyet ve dilekçe verme özgürlüklerini ihlal niteliğindeki hiçbir kanunun kongre tarafından çıkarılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Madde 2 >> “İyi teçhiz edilmiş bir ordu özgür bir devletin güvenliği için elzemdir; ancak, halkın silah bulundurma ve taşıma hakkı ihlal edilemez.”

Madde 7 >> “Değeri 20 Doları aşan davalarda jüri tarafından yargılanma hakkı sağlanır ve bir jüri tarafından muhakeme edilen hiçbir vaka genel hukuk kurallarına göre Amerika Birleşik Devletleri’ndeki başka herhangi bir mahkemece yeniden görülemez.”

Madde 9 >> “Anayasada sayılan belirli haklar diğer hakların aleyhine ve onları orta- dan kaldıracak bir şekilde yorumlanamaz.”

Yine bunlarla birlikte 4. Madde ile kişilerin ya da kişilerin mallarının haklı bir neden olmadan aranamayacağı, 5. Madde ile hiç kimsenin hayatı ya da vücut bütünlüğünün aynı suçtan dolayı iki kez tehlike altına atılamayacağı[9] ve 8. Madde ile de cezaların orantılılığı ilkesi hüküm altına alınarak korunmuştur.

Amerika’da temsilsiz vergi olmaz ilkesiyle başlayan bu hak kazanımları, nispeten kısa sürede fakat yoğun çalışmalar ve fedakarlıklar ile, vatandaş olsun olmasın tüm insanların hak ve özgürlüklere sahip olduğunu tanıyan kazanımlar haline gelmiştir.

KAYNAKÇA

  1. Prof. Dr. İlyas Doğan; İnsan Hakları Hukuku, Astana Yayınları, 2020
  2. İnsan Hakları ve Demokratikleşme Süreci; Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2012
  3. İhsan Burak Birecikli; Amerika’nın Kuruluşu ve ABD / Avrupa İlişkileri 1776-1876, History Studies, International Journal of History Academic Journal, ABD ve Büyük Orta Doğu İlişkileri Özel Sayısı, Ekim
  4. Dr. Erdem Özlük – Dr. Fazlı Doğan; Keşiften Kuruluşa ABD Tarihi: Bir Özgürlük Hikâyesi mi, Bir Yıkım mı?, TYB Akademi Kış 2017
  5. Prof. Dr. Coşkun Can Aktan; Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, 2018
  6. Dr. Etem Çalık; İnsan Hakları Meselesinin Gelişimi ve Siyasî ve Sosyal Faktörlerle İlişkisi, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum Cilt 6 Sayı 16 Bahar 2017

[1] Özellikle Locke etkisinde liberal görüşler metinlerin ruhunu oluşturmaktadır.

[2] İhsan Burak Birecikli, Amerika’nın Kuruluşu ve ABD-Avrupa İlişkileri 1776/1876, History Studies, International Journal of History Academic Journal, ABD ve Büyük Orta Doğu İlişkileri Özel Sayısı, Ekim

[3] Bu koloniler: New Hampshire, Massachusetts, Rhode Island, Connecticut, New York, New Jersey, Pensilvanya, Delaware, Maryland, Virginia, Kuzey Karolina, Güney Karolina ve Georgia.

[4] İngiliz Çayını ve İngiltere, İrlanda, İskoçya ve Hint Adalarından ithalat yapmayı yasaklayan bildiri.

[5] Prof. Dr. İlyas Doğan; İnsan Hakları Hukuku, 2020, Astana Yayınları, s.108

[6] Thomas Jefferson ile birlikte beşli komite adı verilen, üyeleri John Adams, Benjamin Franklin, Thomas Jefferson, Robert R. Livingston ve Roger Sherman’dan oluşan komitenin de bildiriye katkısı bulunmuştur.

[7] A.B.D.’de 4 Temmuz Bağımsızlık Günü olarak kutlanmaktadır.

[8] Prof. Dr. İlyas Doğan; a.g.e, s.110

[9] Prof. Dr. İlyas Doğan; a.g.e, s. 111

1 Yorum

Bir cevap yazın