
Arthur Schopenhauer 19. Yüzyıla, dünyaya içkin felsefesiyle damgasını vurmuş bir varoluş filozofudur. Yaşadığı yıllar boyunca hayatın nihai amacını aramış, bu sırada dünyanın anlamsız istençlerinden kurtulmaya çalışırken kendisini sanatın estetik yanlarına bırakmıştır. Onun için hayatın nihai amacı ise bir süre sonra “isteme” arzusundan sıyrılmak, mutluluk amacı peşinde koşmayı terk etmek olmuştur. Bunun da ancak sanatın yaratıcı gücünde bulunabileceğini savunmuştur. Kısacası Schopenhauer’un yaşam felsefesini anlamak için sanata bakış açısını özümsemek gerekir.
Schopenhauer’un estetik temelli bir sanat anlayışı vardır. Estetiğin bu kökleri felsefesine de tutunmuştur. Onun dünyasında sanat ve felsefe, dünyanın özünün yorumcusu olarak kabul görür. Çünkü ikisi de ister istemez “şeylerin” özüyle doğrudan temas halindedirler. Sanat felsefesine ilişen başka bir kök ise Platon esintileri taşıyan “idealar” kuramıdır. Sanat ve estetik, yaratıcılık özünden gelen anlayışlar olarak ideaların bilgisiyle oluşur. Bu sebeple Schopenhauer’e göre sanatın ortaya çıkabilmesi ancak ideaların nesnel gerçekliği ile meydana gelebilir.
“Bizim şimdiye değin sanat konusunda bütün söylediklerimizin temelinde yatan doğruluk şudur: Sanatın nesnesi, Platon’un anladığı anlamda idea’dır, başka bir şey de değildir. Sanatçının amacı o’nu canlandırmaktır. Sanatın konusu belli bir şey değildir, kavram değildir, ussal düşünmenin, bilgin kişinin nesnesi değildir” (Schopenhauer, 2020, s. 126-177).
Bu ideaların fenomene dönüşmesinde ise edimsel bir güce ihtiyaç vardır. O edimsel güç de sanatın yaratıcısına aittir. Doğal olarak sanat türleri de kendi aralarında nesnelliğin oluşum türüne göre, hiyerarşik bir yapıyla ayrışır.
Schopenhauer’in sanat türlerindeki ayrışım şu şekilde gerçekleşir: somut fenomenler (en alt basamak) ve soyut fenomenler (en üst basamak). Bu ayrışmanın ölçeği madde ile idea arasındaki mesafedir. Alt basamağı olgularla olan bağlantısı nedeniyle somut sanatlar oluştururken, üst basamağı idealara daha yakın olarak varlık gösteren soyut sanatlar oluşturmaktadır (Erenözlü, 2019, s.132). Böylece Schopenhauer, kendisinden önceki yüzyıllarda yaşamış filozofların fenomenler (ideal öz) üzerinden yapılandırdıkları estetik anlayışlarını, sanatın nesneye daha yakın oluşundan dolayı, kendi estetik anlayışında en alt basamağa yerleştirir.
Bu hiyerarşik tür ayrımına göre somut olan sanatlar, yani ideaya en uzak olan en alt basamak, mimari ve plastik sanatlardır. Bu sanatlar doğaya uygunluğu temsil eder. Çünkü burada, mimari eserlerin oluşum süreci gibi, fiziksel ve maddesel bir zorunluluk mevcuttur. Doğanın zorunluluğu olan fiziksel kurallara bağlılık, maddeyle ilişkisi bakımından en alt basamağın da belirleyicisi olur. Soyut sanatlar ise somut sanatların tam aksine ideaya en yakın olan en üst basamakta yer alır. Schopenhauer’in sanat anlayışında ideaya (en yüksek iyi) en yakın olan tür ise müziktir.
Ona göre ancak müzik sanatı fenomenlerden bağımsız bir şekilde, saf ideal olarak en üst basamağa erişebilme yetisine sahiptir. Schopenhauer’in sanat ayrımındaki hiyerarşik düzenden anlamamız gereken en önemli nokta şudur: İradenin kendisini en üst seviyede bir deha ya da sanatçı aracılığıyla gösteriyor olması bir dehanın ya da bir sanatçının iradeyi, yani varlığın gerçekliğini, sanat aracılığıyla ortaya koyması demektir (Metin Coşar, 2009, s.34). Buradan anlaşılacağı üzere, Schopenhauer’a iradenin kalıcılığı ancak sanatla sürdürülebilir. Esasında ise insan türünün devamını sanatın ve sanat eserinin sürekliliği oluşturmaktadır.
Kaynakça
Arthur Schopenhauer, İsteme ve Tasavvur Olarak Dünya. (Çev. A. Onur Aktaş), 2020,
DoğuBatı Yayınları.
Arthur Schopenhauer, Merhamet. (Zekâi Kocatürk), Dergâh Yayınları, İstanbul, 2017.
“ARTHUR SCHOPENHAUER’DE EVRİM, ETİK VE ESTETİK İLİŞKİSİ” Sedat
BİNGÖL. Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, 2020 Güz, sayı: 30, ss. 377-396.
“SCHOPENHAUER’DA “SANAT”IN ANLAMI ÜZERİNE” Metin COŞAR. Zeitschrift für
die Welt der Türken, Vol. 1, No. 2 (2009), ss 31-41.
“BİR MÜZİK FİLOZOFU OLARAK SCHOPENHAUER” Suat Soner ERENÖZLÜ. Rating
Academy, Journal of Arts, Cilt / Volume 2, Sayı / Issue 3, 2019, pp. 129-140.