PSİKOSOSYAL KURAM

Hayatımızda bazı dönemlerde birtakım çatışmalar yaşarız. Zaman zaman kendimizi sorunlu, uyum problemleri olan bireyler gibi algılar ve git gide soyutlanma yoluna gireriz. Hatta çevremizden de davranışlarımız ve ruh halimizle ilgili eleştiriler alırız. Bu yazımdaki bilgilerin siz değerli okuyucularım için aydınlatıcı ve rahatlatıcı olacağını düşünüyorum. Bakalım kaynağımız Erik Erikson’a göre çatışmalarımızla ilgili esas değerlendirme nasıl olmalıymış.
Erikson’a göre, insan yaşamı boyunca sekiz gelişim döneminden geçmektedir. Her bir gelişim döneminin kendine özgü farklı gelişimsel hedefleri vardır. Kişi her gelişim döneminde farklı bir çatışma veya karmaşa ile karşılaşır. Bireyin herhangi bir gelişim dönemindeki hedeflerini gerçekleştirebilmesi için, o dönemde karşılaşmış olduğu çatışmaların ya da karmaşaların üstesinden gelmesi gerekir. Erikson, kişinin bu çatışmalarla başa çıkabildiği oranda daha sağlıklı bir kişilik geliştirebileceğine inanır. Böylece birey daha sonraki gelişim dönemlerindeki karmaşalarla da baş edebilmek için sahip olması gereken donanımı kazanmış olmaktadır. Ancak bir dönemdeki çatışmalarla baş etmedeki başarısızlık, sonraki dönemlerde telafi edilebilir. Uygun çevresel şartlar ve koşullar sağlandığında, yaşanılan başarısızlıkların kişilik gelişimi üzerindeki örseleyici izleri silinebilecektir. Şimdi dönemlerden de özetle bahsedelim.

Psikososyal kriz: Temel Güvene Karşı Güvensizlik Duygusu (0-1 Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Umut
Birey bu dönemde içerisinde bulunduğu çevreyi tanımaya çalışır. Dolayısıyla bu dönemde annesi ile kuracağı ilişki büyük önem taşımaktadır. Zira ihtiyacı olduğu zamanlarda yanında bulunacak olan annesine karşı bir güven geliştirecek ve bu güven duygusunu ilerleyen yıllarda sosyal ilişkilerine yansıtacaktır. Aksi durumda güvensizlik geliştirecektir.
Psikososyal kriz: Özerkliğe Karşı Kuşku ve Utanç Duygusu (1-3 Yaş)
Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: İrade
Birey bu evreyi takip eden iki yıllık süre dahilinde özerkliğini kazanma çabası içerisine girer. Birey bir ile üç yaşlar arasında yürümeye ve yürümekle beraber çevresini daha fazla keşfetmeye başlamaktadır. Yürümekle birlikte bağımsızlığını ilan eden birey kendi başına yapabileceği hareketleri de keşfetmeye çalışır. Çevre bireyin ihtiyaçlarına karşılık vermezse, birey kendinden şüphe etmeye ve özerkliğine yönelik herhangi bir girişimde bulunmamaya başlar. Bu durum kendinden utanmasına sebep olur.
Psikososyal kriz: Girişimciliğe Karşı Suçluluk Duygusu (3-6 Yaş)
Ego güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Amaç
Birey bu dönemde motor becerilerinin gelişmesi ile beraber daha da hareketlenir. Eş zamanlı olarak dil gelişimindeki ilerleme akranları ve yetişkinlerle daha fazla sosyal etkileşime girerek iletişim kurmasını kolaylaştırır. Motor ve dil gelişimindeki ilerleme bireyi yeni keşifler için daha girişimci bir role iter. Onun bu girişkenliği azarlanarak engellenirse yaptıklarının yanlış olduğunu düşünür ve suçluluk duygusuna kapılır.
Psikososyal kriz: Başarılı Olmaya Karşı Yetersizlik Duygusu (6-12 Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Yeterlik
Birey bu dönemde yeni arkadaşlar edinmekte, arkadaşları ve öğretmeniyle kurduğu ilişki ebeveynleri ile kurduğu ilişkiden daha önemli bir hale gelmektedir. Dolayısıyla birey için derslerinde başarılı olmak ve başkalarının takdirini kazanmak önemli bir durumdur. Bu dönemde bireyin başarılı olma arzusu desteklenmez, birey yaptıkları karşısında eleştirilirse kendisinin değersiz olduğuna inanmaya başlar ve başarı duygusu yerine aşağılık duygusu geliştirir.
Psikososyal kriz: Kimlik Kazanmaya Karşı Kimlik Karmaşası (12-18 Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Sadakat
Olumlu bir kimlik oluşturmak için de bazı rollerden kaçınmak gerekebilir; ancak genç olumlu rollerle edinirken toplumsal açıdan kabul edilebilir olmayan kimlik rollerine yönelmede ısrarcı davranarak olumsuz kimlik (negativeidentity) geliştirebilmektedir. Birey bu evrede kim olduğunu, nasıl biri olduğunu ve gelecekte nasıl birisi olmak istediğini sorgulamaya başlar. Bu sorulara cevap ararken akran gruplarından ve deneyimlerinden büyük ölçüde etkilenmektedir. Başarılı bir şekilde kimliğini kazanan bireyi ilerleyen yıllarda kendine güvenen bir yetişkin olarak görebiliriz. Aksi durumda birey rol karmaşası yaşayarak ne yapmak istediğine bir türlü karar veremeyebilir.
Psikososyal kriz: Yakınlığa Karşı Yalıtılmışlık (18-40 Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Sevgi
Birey bir önceki evreyi başarılı bir şekilde atlatmışsa, bu evrede ne istediğini bilerek yeni arkadaşlıklar, dostluklar ve karşı cinsle güçlü ilişkiler kurabilir. Bireyin bu evrede sağlam temelli ilişkiler kurması beklenir, aksi durumda onu psikolojik bir yalnızlık süreci beklemektedir. Kendini tamamıyla verme, yakın ilişkilerdeki dayanışmada, cinsellikte ve yakın arkadaşlıklarda önemlidir. Yakınlık, ait olma hissini de içerdiğinde ait olunan gruba ait konuşma ve davranış biçimleri de beslenir. Ego kaybından korkulduğunda ise gerçek anlamda yakınlaşma sağlanamaz. Bu durumda ilişkilerde mesafe korunur. Başkalarıyla, tehlikeli görünenle ve başka toplumlarla mesafe koyma ise önyargıyı getirir. Bu dönemin tehlikesi birbirine benzer olan insanlar arasında yaşanan yakın, yarışmacı ve mücadeleci ilişkilerdir.
Psikososyal kriz: Üretkenliğe Karşı Durgunluk (40-65 Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bakım, ilgi
Bireyden bu evrede üretken, verimli, yaratıcı olması ve gelecek nesilleri düşünerek onlara kalıcı eserler bırakması beklenmektedir. Topluma faydalı işler yapmayan bireyi, kendini işe yaramaz ve değersiz hissedeceği bir duraklama evresi beklemektedir. Erikson’a göre yetişkinler, sonraki kuşaklara karşı bazen yol gösterici bazen engelleyici davranarak, değerlerin sonraki kuşaklara aktarılmasında model oluştururlar. Olgun yetişkinlik, bir önceki dönemde başarılan gerçek yakınlık ve genital karşılıklılık sonucu ortaya çıkmaktadır.
Psikososyal kriz: Ego bütünlüğü ve umutsuzluk (65+ Yaş)
Egonun güçlenmesi sonucu gelişen duygu: Bilgelik
İnsanlar yaşlandıklarını hissettiklerinde geriye dönüp bakmakta, kayıp ve kazançlarını değerlendirmektedir. Bu dönemdeki çatışmanın olumlu ucu ego bütünlüğüdür (egointegrity). Ego bütünlüğü, bedendeki güç kaybı, bellekte zayıflama ve toplumsal açıdan da üretkenlik ve sorumlulukla ilgili kayıpların bir denge içinde bir arada tutulmasıdır. Özerklik duygusu zayıflamakta, girişimcilik kaybolmakta, yakınlık ve üretkenlik azalmaktadır. Genital enerji zayıfladıkça dokunma duyusu ve temas öne çıkar. Yaşlı birey, beden ve zihin arasındaki bozulan bütünlüğü sağlamak, hayata düzen ve anlam verebilmek için bir araç olarak felsefeyi kullanır.